USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

Enver Ağabeysiz 10 yıl geride kaldı... Hayat hayaldir düsturuyla yaşadı

Örnek avlu tarzı, kurduğu müesseseler, kültürümüze hizmetleri ve faydalı işleriyle bu dünyadan müşterek iri insanoğlu geçti: Enver Ören… O müşterek çalıştıran değil, her insanın ağabeyiydi. Onun “Hayat hayaldir” düsturuyla yaşamış olduğu ömür ise Prof. Dr. Ekrem

Enver Ağabeysiz 10 yıl geride kaldı... Hayat hayaldir düsturuyla yaşadı
22-02-2023 09:08

Gazeteci, iş adamı, hars adamı ve dil insanı… Bundan 10 yıl önceki ilgisiz yan yana gücük ay akşamı aramızdan ayrılan Enver Ören, bunlar kabil sert aşırı sıfatı taşıyordu ancak ihtimal de ona en yakışanı sonuncusuydu… Merhum Ören, bu nedenle kendisini tanıdığı bulunan ve sevenlerce daima “Enver Abi” şekilde anıldı… O, sağlam şahsiyetinin indinde Türkiye gazetesinin temellerini atıp ayrımlı kurumlarla yan yana kesimin şişman ideallerini yaşama geçirdi.

Kurucumuz Enver Ören'in mücadelelerle komple sahn hikâyesi ise civar el yan yana biyografik kitapla okuyucuya sunuldu. Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci'nin kaleme almış yer aldığı “Hayat Hayaldir: Enver Ören” anlı şanlı eser, İhlâs Vakfı Yayınları çeşidinden ölüm yıl dönümünde neşredildi.

Kitapta, rahmetli Ören'in Ege'nin yan yana nahiyesinde güzeşte çocukluğu, Kuleli Askerî Lisesi'ndeki mülevven yetişek bilimi bilimi hayatı, dünyasını muhavvil dönüm noktaları, seyahatleri, hars hizmetleri, dostlukları, hususi hayatına ilişkin detaylar ve iş dünyasında yaşadıkları arazi arsa öz ifadeleriyle beraberce anlatılıyor.

Merhum Enver Ören'in çocukluğu Denizli'nin Honaz ilçesinde geçti...

ÖRNEK HAYAT
İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahid Ören'in “Bilhassa güre arkadaşlarıma, babam Enver Ağabey'in sağlam yaşamını okumalarını başvuru ederim” notunun arazi almış yer aldığı kitabın elden başlangıcında Prof. Dr. Ekinci, depar belgesi noktalarını “Yıllar önceki İhlas Holding idare yerleşmiş başkanlığında müşavirlik yaparken, bana im okutup uymak rahmetli Enver Bey'in âdetiydi. Bir defasında ünlü yan yana iş adamının hatıraları vesilesiyle, ‘Efendim aşırı mülevven yan yana hayatınız var. Siz de hatıralarınızı yazmayı düşünmez misiniz?' diyerek bildirme ettim. Güldü. ‘Ben uğraşamam anca şeylerle” dedi. ‘Efendim elhak uğraşmayacaksınız. Siz anlatırsınız, kılıç yazarız' dedim. ‘O devir olur. Ben nereye gidersem oraya gel. Ben anlatayım, sen yazarsın' dedi...” ifadeleriyle anlatıyor.

Prof. Ekinci'nin Enver Ağabey'le ayrımlı yıllarda buluşarak almış yer aldığı notlar, tanıyanlarının naklettikleri ile muhtelif döküman ve belgeler ışığında hazırladığı eser, hem beğeniyle okunacak anılar bununla birlikte sahn rehberi olabilecek satırlar barındırıyor. Herkesin gözü uğrunda bulunmuş yer aldığı hâlde, ile alakalı bilgi az bulunan rahmetli Enver Ören'in yaşadıkları, eserde “Hayat hayaldir” ifadesiyle özet ediliyor. 74 yıllık koskoca yaşamın portresi, yan yana dönemin siyaset, iletişim araçları ve iş yaşamına da gözgü tutuyor…

ÇOCUKKEN BİLE ÖRNEK İNSANDI
Enver Ören'in ülkücü karakterinin kökenlerini idrak kılmak düşüncesince eserde çocukluğuna ilişkin latifçe anılar var. Babası Nazif Bey'in tinsel telkinler ve dobra ahlâkla yetiştirdiği Ören, elan önemsiz yaşlardayken cami cemaatini kaçırmıyor, minareye çıkıp ezanlar okuyor. Hâliyle elan o devir büyüklerine fena etkileme ediyordu. Mesela rahmetli Ören, öz ifadeleriyle şu hatırasını anlatıyor: 10-11 yaşlarında idim. Bir defasında bahçenin kenarında gece ezanı namazını kılıyordum. Kasabada Süleyman isminde birisi vardı. Günlerini içerek geçirirdi. Alacakaranlıkta salat kılan bir tanesini görür görmez şaşırmış. 5-6 hamle ileride oturmuş. Namazı bitirdim, esenleme verdim. “Oğlum Allah senden şu namazı kalık etmesin. Bak ego bu yaşta ne hâldeyim” dedi. Sonra kafasını sallayarak uzaklaştı. Tanıdıklarına, “Bu bebek beni pimpirik etti” demiş ve içkiye tövbe etmiş...

Enver Bey'in üstünde civar iz bırakan şahsiyet, babası oluyor. Kendisi onun yan yana rüyasını şöyleki dile getiriyor: “Benim popülasyon cüzdanımın arkasına babam şöyleki yazmış: “Oğlum bu memleketin öğrenimli kişiye gereksinimi var. Benden sonraları sana kıraat diyecekler. Fakat sen yan yana üniversiteyi bitireceksin. Çünkü ego bunun rüyasını gördüm. Eğer bitirmezsen sana hakkım yasak olsun” dedi. Rüyanın ne işe yaradığını anlatmadı. Hatta ölüm ederken annem, “Beyefendi, neydi o rüya?” diyerek sormuş. Babam da, “Sorma, çocuğun işi bozulmasın” demiş.

KISIK IŞIKTA KUR'ÂN-I KERİM…

O yıllarda Türkiye'deki dindarların üstünde karaca bulutlar vardı. Nitekim Enver Ören, o “karanlığı” şöyleki anlatıyor: 1940'lı senelerdi… İnsanlar ve diyanet üstünde edisyon fazlaydı. Ben aşırı küçüktüm. Babam, evde Kur'ân-ı Kerim okurken, haricen gümrük kolcusu görmesin, birisi sızlanma etmesin diyerek perdeleri kapatır, lambaları kısardı. Bekçi düdüğünü işitince, rahatsız olurdu. 1950 yılında Demokrat Parti ile beraberce memlekette yan yana sefa havası meydana geldi.

HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLARDIK
14 yaşlarında yetim mütebaki Ören, marazlı okuyabilmek düşüncesince Kuleli Askerî Lisesi'ne gidiyor. Orada ilkin eksiksiz dünyasını değiştirecek, sonraları kayınpederi olacak kimya hocası Hüseyin Hilmi Işık Efendi ile tanışıyor. Etraflarında tinsel yönü çelimli yan yana gacı grubu da meydana geliyor. Eserde Ören'in Hüseyin Hilmi Efendi ile geçirdiği o civar eyyam “Hocamızın sohbetinde dünyayı unuturduk. Çıktığımızda, Allah Allah, evren var, evler var, otomobiller var, derdik. Mektebe gider, bu kez yatağa girmez, hüngür hüngür ağlardık” ifadeleriyle arazi buluyor.

LAKABI “ENVER BEY”Dİ
Bilhassa leyli mekteplerde hocaların ve talebelerin yan yana lakabı vardır. Kılık giysisine aşırı uyanıklık etmiş yer aldığı düşüncesince onun sınıftaki lakabı ise“Enver Bey” oluyor. Hüseyin Hilmi Efendi ile tanıştıktan sonraları okumaya ilgiyi küsurat ve Osmanlıca eserleri arayan “Enver Bey”, adi Beyazıt Kitapçılar Çarşısını ev ediniyor. Bunu “Sahaflar çarşısında yan yana Muzaffer Özak vardı. Hepimiz onun abonesiydik. Hocamızda Osmanlıca yan yana im görsek yahut başvuru etmiş yer aldığı yan yana im olsa, sahaflarda arardık. En aşırı da onun dükkânında bulurduk” ifadeleriyle anlatıyor.

“ÇİLELİ HAYATIM BÖYLE BAŞLADI”
Liseden sonraları İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne kaydolan Enver Bey, askerî ortaöğretim tazminatını annesinin küpeleri, bilezikleri ile ödüyor ve “Çileli, karmaşık ve verecekli hayatım aha o çağ başladı. Hayatımı daima fiilen yaşadım. Ömrüm uğraşmakla geçti” diyor. Üniversiteden sonraları fakültede asistanlığa süregelen Enver Ağabey'in ayrımsız anda üç dört iş icra ettiği vakitler da oluyor.

OSMANLI ÂŞIĞIYDI
Enver Bey, daima Osmanlı sevgisiyle yaşıyor. 1967'de doktoraya başlayıp araştırı düşüncesince İtalya'nın Napoli şehrine gittiğinde, Sultan Abdülhamid'in sürgündeki eşlerinden Behice Sultan'la tanışıyor. Onun kapısını çalıp “Efendim, bendeniz namazını kılan, İslâm terbiyesi ve ahlâkı ile yetişen, Sultan Hamid Han hazretlerini aşırı muhip yan yana Türk'üm. İstanbul'dan geldim. Burada olduğunuzu bilgi alınca içime sizinle tanışmak, dualarınıza karşılaşmak ateşi düştü” diyor. Behice Sultan'ın dudaklarından ise duvarları çınlatan “Elhamdülillah! Böyle güre yan yana Türk Müslüman evlâdını kullanmak kader oldu” lafları çıkıyor. Enver Bey onu yoğun pıtrak görüşme yazar İstanbul'da da vefatına denli görev ediyor. Sadece Behice Sultan'a değil, eksiksiz Osmanlı hanedan mensuplarına cemaat çıkıyor; Osmanlılar dair “Onlar olmasa idi, demincek ihtimal kılıç olmazdık. İmanımızı, itikadımızı, vatanımızı onlara borçluyuz. Evlâda yapılan, babaya meydana getirilen demektir” diyor.

“GAZETENİN ARKASINDA KİM VAR?”
Enver Bey, 1970'te ceride düşüncesince doktorasının bitmesine aylar kaldığında asistanlıktan ayrılıyor. Ancak o zamanki adı Hakikat bulunan ve elan sonraları Türkiye markasına dönüşecek gazete, enine boyuna tekaüt koşullarda vücuda geliyor. Merhum Ören, o günleri “Matbaacı Mehmet Ali Türksever'e gittim. Bana ısrarla ‘Bu gazetenin peşinde ki var'diye sordu. Kimse bulunmayan dediysem de inanmadı. ‘Burada söyleyemem' dedim. ‘Gel yekta yan yana yere gidelim' dedi. Başka yan yana odaya gittik. Kulağına eğildim. ‘Allah var' dedim. Şaşırdı” laflarıyla anlatıyor ve arttırma ediyor: Gazetenin bu hâle gelmesinde güçlük vardır, yaş vardır. Gazeteyi kurduğumuz devir iptidai paramız yoktu. Parasızlıktan Fatih'teki evden Cağaloğlu'ndan gazeteye denli piyon giderdim… Nereden nereye geldik. Allah bu günleri gösterdi.

Zamanla Türkiye gazetesi, basında hâlâ kırılamayan sumsuk sayısı rekorunun sahibi oluyor; tarihler 10 Aralık 1989'u gösterdiğinde ceride adanmış rakamı 1 milyon 424 bin 350'yi görüyor. Zamanla gazetenin indinde TGRT ve İhlas Haber Ajansı ile sert aşırı sahada ticari çalışkanlık yayınlayan kuruşlar meydana geliyor. Öyle ki 1970 yılında yalnızca dü personelle süregelen faaliyet; 1992 yılında 2500, 1994 yılında 7500 ve 1997'de 29 bin personele ulaşıyor. Düşman almayı değil, gacı kazanmayı duyuş edinen Enver Ağabey, muvaffakiyetinin gizemini ise “Annemin aşırı duasını aldım. Hayatta muvaffakiyetimin sırrı, ana ve ağababa duası almaktır” diyerek özet ediyor.

Ören, seneler sonraları gazeteci Olcay Yazıcı ile icra ettiği yan yana röportajda ise “Ümitsizliğe düştünüz mü?” sorusuna “Gazetecilik aşırı tekaüt yan yana meslek. Uzun seneler müzayaka ve kadrosuzluktan aşırı sıkıldım. Ancak en tekaüt anlarımızda Cenab-ı Hak imdadımıza yetişti. En olmadık hâllerde fena tevekkül ve teslimiyetim yardımıyla gayretlerim on paralık sarsılmadı. İnanç sahibi edinmek eksiksiz güzelliklerin kaynağıdır” yanıtını veriyor.

DARBECİLERLE BAŞ BAŞA
Ancak 1994'te yaşanmış bulunan iktisadi çöküntü ve 28 Şubat 1997'deki postmodern darbeyle İhlas Holding tekaüt bir hale düşüyor. Darbe vesilesiyle, askerlerin “Yeşil Sermaye”ye hapishane etmiş yer aldığı İhlas Holding düşüncesince baskılar yapılıyor. Enver Bey, öteki iletişim araçları patronları kabil Çevik Bir ve darbenin başka mimarları tarafından, Ankara'da saatlerce sorguya çekiliyor. O sorgu, eserde öz cümleleriyle şöyleki arazi buluyor: Bu meydana getirilen şeyler cemiyette kaosa biçim açar, çağ dökülebilir, diyecek oldum. Biz bu uğurda iptidai altı milyon bireyin ölümünü hücre aldık, demesin mi? Bunun dair İslamcılarla mutekit Müslümanları birbirine karıştırdıklarını ve mutekit Müslümanları incittiklerini söyledim. Mütedeyyin kelimesini muhtemelen ki on paralık duymamışlar. İkisi arasındaki ayırt nelerdir diyerek sordular. Birinin gözü mezarda, ötekinin gözü Ankara'dadır, dedim.

Darbeci askerler, ceride ve televizyondaki dinsel programların kaldırılmasını uyarı edince Enver Bey, bu sıkkın devirde ayakta kalabilmek düşüncesince sureta de olsa yan yana çizik değişikliğini vazgeçilmez görüyor. Bu boyut eserde arazi buluyor; Ören, TGRT'nin bu hâlini soran Recai Kutan'a ise “Ben TGRT'yi askerlere marazlı sattım!” itirafında bulunuyor.

BÜYÜK BİR MANEVİ MİRAS BIRAKTI
Ömrünün akıbet yıllarında kendini 28 Şubat zamanında “kara listeye” alınıp batırılan İhlas Finans'ın borcunu ödemeye adayan Enver Ören, ciddi hastalıklarla senelerce savaşım ettikten sonraları takvimler 22 Şubat 2013'ü gösterirken ölüm ediyor… Ardında şişman yan yana tinsel kalıt bırakarak sevdiklerine kavuşuyor…

"SARAY" GİBİ EV!
Enver Bey senelerce Hüseyin Hilmi Efendi ile Fatih'teki evde bu arada yaşıyor. O ortamı ise şu laflarla anlatıyor: Çekirdek yan yana Osmanlı eş hayatı, Osmanlı terbiyesi vardı. Saraydaki en şişman unsur, incelik ve edeptir. Orada efendimsiz katiyen konuşulmaz, hürmette en önemsiz yan yana ayıp bildirme edilemez. Sarayda ne ise Hocamızın evinde de kelimesi kelimesine anca idi. Tertip, düzen, duraç dışına çıkılmazdı, her insanın evindeki noktayı belliydi...

ŞEHRİ TERK ETMEK YOK
Yazarımız Hikmet Köksal anlatıyor: 13 Mart 1992 haset Erzincan alevlenmiş yan yana depremle sarsıldı. 653 erkek öldü, aşırı sayıda insanoğlu yaralandı. Teravih kıldığımız önemsiz mescitten elbette çıktığımızı ve evlere koştuğumuzu hâlâ hatırlarım. Depremden sonraları gazeteden aradılar; “Ağabey, ayrıca kal… Enver Ağabey'e bağlıyorum.”

Enver Ağabey'e “Efendim Erzincan yıkıldı” dediğimde, avunan donör sözlerinin meydanda mütebaki “Yaktın beni” lafı levent boylu ömürlü yan yana sevginin tamamını muhasır dü lügat oldu. O geceden ahir çağ dağıtma bürosunda toplandık. 2 bine andıran ceride abonemiz vardı. Her yan yıkılınca gazeteler meydanda kaldı. Biz de gazeteleri dağıttık. Sonra abonelerimizi yan yana adet hiçbir çadırlarında görüşme ettik. İkinci haftaya girerken halkın şişman bölümü hicret etmiş, civar günlerin karmaşası yerini yalnızlığa bırakmıştı. Üçüncü hafta biterken de Enver Ağabey depremden çıkan arkadaşları İstanbul'a çağırma etti. Sözleri lügat lafız aklımda: “Erzincan'ı ayrılma kılmak yok, Erzincan kaledir. Abone sayısı 5'e düşse fena ceride dağıtma hizmeti bitmeme edecek.” İlerleyen çağda sürdürümcü üç bin haddini aştı.

DEĞİRMENİN SUYU NEREDEN?
Kayseri'den yan yana iş kadını heyeti Hindistan'a gidiyor ve Nizameddin Evliya hazretlerinin kabrini de görüşme ediyor. Yüzlerce fakir... Ellerinde tas, hepsine yemekler veriliyor... Bir iş kadını sebebini sorunca namına “Nizameddin Evliya hazretleri, vasiyetname etti ki, tekkem açıkça yer aldığı müddetçe fakirlere gece ezanı yemeği verilsin. Bu aybaşı 700 yıldır bitmeme ediyor” deniliyor. İş adamı “Peki ancak değirmenin suyu nereden geliyor?” diyerek sorunca şu yanıtı alıyor: Siz Türkiye'den geliyorsunuz. Enver Ören diyerek birisini tanımıyor musunuz? Ona sorun, değirmenin suyunun nereden geldiğini. Her ay bizlere mülk gönderiyor…

KALPTEN KONUŞUYOR
Enver Bey'in Sakıp Sabancı ile tanışmasının öz dilinden ilginç yan yana hikâyesi var... “1980'lerde gazetenin reklam müdürü Fahreddin Tacer ile bu arada Sakıp Sabancı'ya gittik. Bize 15 dakika lütfen termin verdiler. Kendimizi tanıtma ettik. ‘Ne istiyorsunuz?' diyerek sordu. Biz sizden yan yana nesne istemeye gelmedik; im özgülemek düşüncesince geldik. Dinimizde zenginliğinden çevre yan yana kimsenin uğrunda eğilenin, dininin üçte ikisi gider' dedik. Çok şaşırdı. Sonra müsaade istedik. ‘Dur, dur yan yana dakika' dedi. Tam 45 dakika görüştük. Sekreter öteki randevuları hatırlatıyordu. ‘Git git. Herkes benden yan yana nesne istiyor. Bir adet erkeğe rastladım, kusursuz burasından konuşuyor' dedi ve kalbini gösterdi… Ahbap olduk.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
PUAN DURUMU TÜMÜ
TAKIMOPuanAV.
1Galatasaray3493+59
2Fenerbahçe3386+57
3Trabzonspor3355+13
4Beşiktaş3351+6
5Başakşehir FK3349+6
6Çaykur Rizespor3348-6
7Kasımpaşa3346-4
8Antalyaspor33450
9Alanyaspor3345-3
10Sivasspor3345-5
11Adana Demirspor3441+2
12Samsunspor3339-6
13MKE Ankaragücü3337-3
14Kayserispor3337-10
15Konyaspor3336-13
16Gaziantep FK3334-13
17Fatih Karagümrük3333-5
18Hatayspor3333-9
19Pendikspor3330-31
20İstanbulspor3316-35
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Eski Günler