İstanbul
Avukat Hüsnü Tuna, o günlerde baş döndürücü ateş hadisat yaşandığını belirterek, "Öğrenciler okula giremiyordu. Memuriyetinden atılanlar ahbaplık büromuza gelip ortak hal anımsamak istiyorlardı. Belki taklit etmek akilane gayrimümkün lakin o günlerde büromuz cenaze evi gibiydi. O fasıl maatteessüf baş döndürücü üzüntüler yaşandı." dedi.
Mahkeme salonunda yaşamış bulunduğu ortak anısını paylaşan Tuna, şunları anlattı:
"Memuriyetten başörtülü bulunduğu düşüncesince üstüne anket küşade ortak hoca vardı. Mahkeme salonunda ortak geçmiş duruşmanın bitmesini bekliyorduk. Bizden geçmiş müvekkil de başörtülü ortak kadındı. Hakim cezaevi girer girmez hanımefendiye başını açması icap ettiğini söyledi. Kadın da ona, 'Ben buraya başımı açmadığım düşüncesince geldim zaten.' dedi. Hakim tekrar, 'Açman gerekiyor.' dedi ayağa kalkarak, az buçuk azarlar gibi. Ben de dedim ki, 'Hakim Bey, ego müteaddit salname avukatım, hüküm yeri salonuna maznun şu fotoğraf elbiseyle gelecek, diyerek ortak kökler bilmiyorum.' dedim. Bana karışmamam icap ettiğini söyledi. Sonra o avrat anlatım vermeyi reddederek salondan çıktı. Ondan sonradan esna bizlere ulaşınca bilgili bizlere de bire ortak şeyi söyledi. Ben de maznun vekili şekilde oradaydım, tavrımı koyarak, 'Böyle ortak hususu yapmanız sizin bu insanlara huzur önyargılı olduğunuz anlamına gelir. Çünkü sizin karşınıza mevrut doğrusu başörtülü bulunduğu düşüncesince kabahat işlediği iddiasıyla karşınıza geldi ve siz de başını açmasını istiyorsunuz.' dedim. Dolayısıyla tığ reddettik, o da bizim reddimizi reddetti. Sonunda tığ başörtülü şekilde ifadeyi aldırdık."
Tuna, başörtülü avrat müvekkillerinin yanı esna o fasıl kıygın edilen adamların de avukatlığını yaptığını söyledi.
"Birçok gailesiz kız ruhsal çöküntü yaşadı"
Askeriyeden ihraç edilen personelin, belediyeden de işten çıkarıldığını anlatım fail Tuna, bunun denli nice söz gelişi bulunduğunu dile getirdi.
Özellikle darülfünun öğrencilerinin ve memurların şişman ortak mağduriyetle huzur karşıya kaldığını hatırlatan Tuna, "Çocuklar darülfünun kapılarından alınıp mahkemeye çıkarılıyordu. Bu kollar yaşamlarında hüküm yeri yüzü, itimat yüzü görmemişler. O fasıl nice gailesiz kız ruhsal çöküntü yaşadı. Bir mortocu dil cambazı ortaöğretim öğrencisinin başındaki başörtüsünü ortak bayan, 3 eş çekiştirerek 4 ad başından çekiyordu. O çocuğun psikolojisi bozuldu, ortak elan salık alamadık. Psikolojisi bozulan nice gailesiz vardı." diyerek konuştu.
Tuna, 28 Şubat'ta memuriyetten çıkarılanların minimum 9 sene çalışamadığını ve iş bulamadığını laflarına ekledi.
"Sınıftan çıkmayan başörtülü öğrencileri amfiye kilitlediler"
Avukat Fatma Benli, 28 Şubat postmodern darbenin, Türkiye'de yaşanmış bulunan 1960, 1980 denli darbelerin ortak bambaşka benzeşim bulunduğunu söyledi.
28 Şubat'ın diğerler darbelerden farkının baş döndürücü levent boylu müddet etkilerinin bitmeme etmesi bulunduğu değerlendirmesinde mevcut Benli, "Buna gerek darbe, gerek muhtıra, gerek darbe girişimi gerek postmodern şekilde tanımlayın, eksiksiz darbeler, ahali iradesinin sonlandırmaya çalışıldığı, hukukun rafa kalkıp, güçlünün hukukunun devreye girmiş bulunduğu zamanlar. Bu noktada gerek istemez, en baş döndürücü etkilenen kurumların başlangıcında ilçe geliyor." halinde konuştu.
Müvekkillerinden sağlam sağlayan Benli, şunları anlattı:
"Tıp fakültesi hastanesi bulunduğu için, hastalanmış denli fakülteye girip derslikte oturan öğrenciler vardı. Bu öğrenciler, sınıftan çıkmadı. Ancak hocaları da, başörtülü öğrenciler çıkmadığı düşüncesince sınıfın art kalanını hariç çıkartıp bu artan öğrencileri amfiye kilitledi. Bu kilitlenmiş artan 4 tababet talebesi müvekkilimdi. Hastanedeki Noter, üstüne kapının kilitlendiğini belirleme etmiş bulunduğu halde, hüküm yeri talebimizi ret etti."
Öğrencilerin haricinde başörtülü bulunduğu düşüncesince haklarında anket oluşturulan memurların da avukatlığını yaptığını aktaran Benli, 18 senedir dokunmabana tedavisi gören başörtülü ortak müvekkili, gine başörtülü bulunduğu düşüncesince bitki bilimi bahçesinden, fabrikalardan, hususi okulun iye toplantısından bile çıkarılan müvekkilleri bulunduğunu söyledi.
Kendisinin de 28 Şubat mağduru bulunduğunu aktaran Benli, "28 gücük ay önceleri ego üniversiteden basamak ile yetkilendirilmiş reşit fakat kendisi de duruşmalara giremeyen ortak avukattım. Yüksek lisans tezimi elden ortak saatliğine sunmama müsaade verilmediği düşüncesince yarıda tasarruf etmek durumunda kalmıştım. Kadın hakları çalıştığım düşüncesince BM, AİHM müdahale dünyada sağlam baş döndürücü yerde bulunup, ülke dışındaki üniversitelerde müzakere hazırlamaya çağrılıyorken, başörtülü olduğumu düşüncesince öz okulumun bahçesine bile giremiyordum. O nedenden dolayı esasen eksiksiz Türkiye'den yüzlerce, ihtimal binlerce bireyin davasına bakarken, esasen öz hakkımı sıyanet etmek düşüncesince savaş vermiş oluyordum." halinde konuştu.
28 Şubat'ta elden başörtülü hanımefendilerin dokunca görmediğini, adamların de negatif etkilendiği ortak proses bulunduğunu dile getiren Benli, elden eğitimden, düzentileme hayatından mahrum artan kişilerin yanı esna postmodern darbenin Türkiye'nin 13 yılına para bulunduğunu belirtti.
Benli, laflarını şöyleki tamamladı:
"Eğer 1960 darbesine huzur çıkılabilseydi, 1980 darbesi bu genişliğinde şen dirilik yakamazdı. 1980 darbesinden öğüt alınabilse, 28 Şubat 13 sene insanlarının canını yakmakta devem etmezdi. 28 Şubat, ayrımlı düşüncedekilerin ayrıca ayrımlı inançtaki kişilerinin ne genişliğinde levent boylu sürerse sürsün hukuksuzluklara huzur çıkmaya bitmeme etmiş bulunduğu ortak proses oldu. Nitekim 15 Temmuz'da halk, sokakta tanklar varken, F16'lar aşağıda kırılmadık cıncık bırakmadıkça alttan uçtuğu ortak ortamda sokağa çıktılar. Burada ehemmiyetli bulunan ne yüzüyle karşımıza çıkarsa çıksın gelişigüzel devir gelişigüzel daim baş başa darbelere huzur çıkacak iradesinin bitmeme etmesi."
"28 Şubat'ta telafisi olanaksız zararlar ortaya çıktı"
Avukat Kamil Uğur Yaralı, 28 Şubat'ta "irticayla mücadele" ismi altında başörtüsünün özellikle üniversiteler peyda etmek kıl payı nice yerde yasaklandığını söyledi.
O çağda ağır adalet ihlalleriyle mağduriyetlerin yaşandığını hatırlatan Yaralı, nice öğrencinin tahsil hakkının elinden alındığını dile getirdi.
Öğrencilerin derslere alınmadığını ve bu nedenle tahsil dünyasına bitmeme edemediklerini özetleyen Yaralı, şöyleki bitmeme etti:
"Türkiye çapında bir takım çırçıplak maşer eylemleri yapıldı. Bu eylemlerde tanıtım gösterisi ve kavuşum hakkını kullanan öğrencilere huzur itimat personelleri baş döndürücü kaba tepkime gösterdi ve hüküm uyguladı. Bu öğrenciler üstüne davalar açıldı. Bu davalarda kendilerinin avukatlığını yaptık. Türkiye'de ahbaplık yöntemleri tükendiği düşüncesince AİHM'e revan davalar oldu. Genel şekilde mortocu dil cambazı liselerinde, üniversitelerde başörtülü öğrencilerin haklarını arkalamak düşüncesince davalar açıldı."
"Telafisi olanaksız zararlar ortaya çıktı"
28 Şubat'ta namına de anket açıldığını kail Yaralı, el ele zincir eylemlerine katılmış bulunduğu düşüncesince gözaltına alındığını aktardı.
Geriye dönerek bakılınca ödence kabul etme yahut memuriyete art deveran halinde bir takım mağdurların haklarını aldıklarını fakat bu sürecin de baş döndürücü levent boylu sürdüğünü özetleyen Yaralı, şunları kaydetti:
"Zorlu, sıkkın ortak süreçti. Bir ortaöğretim ve ya darülfünun talebesi açısından düşünün. Ne yapabilirsiniz? Öğrenim hayatınız sona erdirilmiş, bundan böyle kenara çekiliyorsunuz. İmkanı olanlar ülke haricinde tahsil dünyasına bitmeme etti. 28 Şubat sürecinde telafisi olanaksız zararlar ortaya çıktı. Her şeyi ağız ağıza emektar durumuna döndürebilmek dört dörtlük manasıyla belkili değil lakin büyüklük bu mevzuda en azından emektar yaraları dolamak düşüncesince bir takım kolaylıklar elde etmiş oldu."
