İstanbul
Üsküdar'daki İSAM Konferans Salonu’nda yapılan, Prof. Dr. Tahsin Görgün'ün moderatörlüğündeki panele Prof. Dr. Talha Köse, Prof. Dr. Fazlı Arslan ile Doç. Dr. Zeynep Hafsa Orhan katıldı.
İSAM Başkanı Prof. Dr. Mürteza Bedir, panelin açılış konuşmasında, İslamofobi namına tartışılan ve ayrı ayrı tezahürleri tanıdık Avrupa'daki İslam karşıtlığı üstünden olayların huzursuz edici birlikte boyuta erişmesinin bundan sonraları bu mevzunun ilmî anlamda ele alınmasını gerektirdiğini söyledi.
İslam'ın Batı ile ilişkilerinin yüzyılları aşan birlikte boyutu olduğunu, bunun ayrışık tezahürleri ve gerileyiş çıkışları bulunduğunu tamlayan Bedir, şöyleki bitmeme etti:
"Son zamanlarda Batı'nın Müslüman vatandaşlarına ne iş edeceğine değgin bağlamda hürriyet meselesi aşkın elan birlikte tomar ağırbaşlı manada tartışılır bir vaziyete geldi. Her topluluğun kendine mucibince özgürlükleri sınırlayacağı öncelikleri olabiliyor. Her topluluğun kendine mucibince 'değer' dediği, 'yüksek değer' sanarak ikrar etmiş bulunduğu şeyler olabiliyor. Kutsal değerler, faziletli birlikte bedel namına özgürlükleri sınırlandırıcı birlikte işlev içinde görülüyor mu? Bu mevzuda aşkın ağırbaşlı anlamda birlikte bellek yorulmadığı anlaşılıyor. Mesela Müslümanlar düşüncesince Kur'an-ı Kerim yahut Hz. Peygamber'in anlatım etmiş bulunduğu anlamın üstüne aşkın birlikte tomar durulmuyor. Bu manada mevzuyu bilimsel birlikte platformda ele ikrar ika gerekliliği ortada."
"Ortada birlikte İslam kini var"
Panelin moderatörlüğünü işleyen Prof. Dr. Görgün, "Ortada ismini koyalım, birlikte İslam kini var. Bunun ismi bu, İslamofobi falanca değil. İslamofobi az buçuk o düşmanlığın üstünü örtüyor." sanarak konuştu.
Konuşmacılardan Prof. Dr. Köse de İsveç'te yaşanmış olan Kur'an-ı Kerim yakma hadisenin İsveç'in kişi bellek karışıklığıyla ve bu ülkenin NATO'ya duhul süreciyle ait bulunduğunu dile getirdi.
NATO'ya girmenin İsveç açısından aşkın iri birlikte maslahat olduğuna dikkati çekici Köse, bu ülkenin 1810'dan buyana nötr olduğunu, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarına katılmadığını söyledi.
Bu süreçte sanayisini kalkındıran İsveç'in İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraları Avrupa'nın en ensesi kalın ülkelerinden biri durumuna geldiğinin altını çizen Köse, "Dolayısıyla İsveç'in umumi namına geçmişine bakıldığında, bu 200 salname parantezi kapatıp İsveç'i NATO'ya müdahale etmek, Rusya'yla dirlik karşıya getirmek, üstünde düşünülmesi müstelzim birlikte şey. Avrupa Birliği'ne 1995'te girip, Avrupa'nın kuma asayiş ve aut siyasa çerçevesine müdahale olduklarında bu değişti yalnız NATO'ya girdiklerinde ağız ağıza muaddel birlikte söve ortaya çıkacak." değerlendirmesini yaptı.
"Meseleyi dini, kültürel çatışmaya evirmeye etkin geri tasar var"
Prof. Dr. Talha Köse, haziran ayında Madrid'de planlı NATO görüşmelerinde birlikte sefer haritası ortaya konulduğunu kaydetti.
İsveç'in başta Türkiye'ye dirlik eylemde mevcut yıldırı örgütlerine dayanaklık etmek vermeyi bırakması ve onların bölgesini daraltması karşılığında birlikte NATO üyelik süreci olacağına yer veren Köse, şu ifadeleri kullandı:
"Şimdi halis muhlis bu çerçeveyi düşündüğümüzde ve İsveç'teki bu eylemlere bakıldığında, Türkiye Cumhurbaşkanını ve Türkiye'yi erek meydan eylemlerin aşkın elan görünür birlikte halde yapılmasının, bunun kamuoyuna yansıtılmasının, İslam dinini erek meydan bu eylemlerin yapılmasının düpedüz bu süreci sulandırmakla bağlantıda bulunduğu kanaatindeyim. Aslında kişi sorumlulukları, kişi çıkarlarıyla ait tartışmayı birlikte seviyede kültürel, dini birlikte münakaşaya evirdikleri kanaatindeyim. Zaten arsıulusal Batı topluluğunda itibarsızlaştırılmaya çalışılmış olan birlikte Türkiye ve ondan faydalanarak bu süreci Türkiye ile neymiş Batı ortada birlikte gerilimmiş kabil göstermeye etkin birlikte tasar bulunduğu kanaatindeyim. Kısmen Batı basınına da bakılınca bu planın birlikte seviyede güzel bulunduğunu da görüyorsunuz. Yani haziran ayında meydana getirilen mutabakata rağmen, neymiş İsveç'in NATO'ya üyeliğini kırıcı yan Türkiye'ymiş, ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı'ymış kabil duyum ortaya çıkıyor. Dolayısıyla burada esasta meseleyi dini, kültürel çatışmaya evirmeye etkin birlikte geri tasar mevcut ve bu maatteessüf sömürme ediliyor."
İsveç'te canlı Türk akademisyenlerin değerlendirmeleri
Paneldeki konuşmacılardan Prof. Dr. Arslan, akıbet 3 yılını İsveç'te geçirdiğini ve Kur'an-ı Kerim'in yakılması eylemlerine DOĞRU ortamlarda bulunduğunu anlattı.
Kur'an-ı Kerim yakma olaylarının başat ismi Danimarkalı aşkın sağcı Rasmus Paludan'ın, Danimarka'daki 2019 seçimlerinde yüzdelik 2 oyu geçemediğini ve elden göçmenlerin defedilmesine müteveccih siyasal politikalar mütekellim biri bulunduğunu dile getiren Arslan, İsveç ve Danimarka'da lahut kitabın yakılması vakalarına o devletlerin halkının ilgi etmediğini laflarına ekledi.
Doç. Dr. Zeynep Hafsa Orhan ise kestirmece 6 sene İsveç'te yaşadığını belirterek, Kur'an-ı Kerim'e saldırıları kişi yerli medyalarından izleme ika imkanının bulunduğunu kaydetti.
Olay önceleri Paludan'ın birlikte partili ile "WhatsApp" yazışmalarının ortaya çıktığını aktaran Orhan, bu yazışmalara mucibince geçmiş Türk bayrağının yakılmasının istendiğini ancak Paludan'ın Kur'an-ı Kerim yakmayı kararlaştırdığını anlatım etti.
